‘sonra birden o koskoca eski sokakta, kendimi bu apartman dairelerinden birine bir kez daha koyabilirim dedim.. sonra başka suskunlukları, yan çizmeleri, yalnızlık temrinlerini, eksik cinsellikleri, hayali aşkları, zorunlu topluluklarda bir yama gibi olmaları, küçük utanmaları anımsadım.. cumartesi akşamları kent sinemasına yalnızca filmler için mi gidilirdi.. bir başka hayal perdesi değil miydi o kervan sineması.. sonra o koskoca sokakta, o apartmanların birinde bir akşam kızıllığını anımsayabilirim dedim.. plaklar arasında programı akşam galiba yedide başlayacaktı.. şarkılar, yaşantılar: aydınlıktan bir kızarış, balık kokusu geliyor o anda.. türkan şoray’ın yeni filmini kaçırmayalım diyor madam matilda, ihtiyar madam eleni’yse mutfakta çırılçıplak dolaşıyor; ben bundan çok korkuyorum.. susuyorum sonra.. oysa o günlerin bende kalan, hep gelişen hikayesini ne de çok anlatmak istemiştim.. kaçıyorum ama geçmişimden ve hep yanı başımda gezinen hayaletimden.. kendimden, yenilgilerimden, bazı insanlarla karşı kaşıya kalmaktan kaçıyorum..’
‘kitaplar, diyebiliyorum kitapların çok özel dünyasından hep bir şeyler beklemiştiniz ne de olsa; kandırmacalardan ve kaçışlardan bir küçük sığınak yaratmıştınız kendinize.. günün birinde, sözcüklerden ve olasılıklardan aldığınız güçle birçok yanılgıyı bir küçük yalanla geçiştirebilir, dahası açıklayabilirdiniz..’
‘zamanı durduramamanın ve kimi hayalleri tüm kandırmacalara karşın gerçekleştirmemiş olmanın kırgınlığı.. fırsatını bulduğumda buna bir küçük pişmanlık ya da bir kaçınılmaz ödeşme zamanı diyebilmeliyim.. uzunca bir arayışın beklenmedik bir yerinde insanın aniden bir başına kalabileceği anları da gözden geçirebilmeliyim bu aşamada; yitirilmiş onca sevince karşın yeni bir ilişkiye doğmak istemenin hüznünü anlatabilmeliyim bir başkasına.. bu durumda bir cümleye yıllar sonra sözcükleriyle başlanabilir.. yıllar sonra insanın yapabilecekleriyle değil yalnızca yapabilmiş olduklarıyla yaşayacak olması, evet.. kısacası uzunca bir yaşam serüveninin anlatımına sıvanmış birçok yazarın kolay kolay kayıtsız kalamayacağı izlekler.. yalnızlık adına birçok olasılıktan vazgeçmek zorunda kalanlara satır aralarından da olsa seslenebilme özlemi.. bir kez daha; yepyeni kandırmacaları da göze alabilerek.. iyi.. yıllar yılı hayali kurulmuş bir hikaye için umut verici bir başlangıç olabilir bu.. yeni bir umut evet, yalnızca başlangıçlarda kalmamak için.. eşref bey’e sanımca bu aşamada da bir buruk gülümseme gerekecek..
oysa her şey diyorum hemen her şey tanımlanması güç bir eksiklikten kaynaklanıyordu ve siz o uzun yazıyı hiçbir zaman tamamlayamayacaktınız..’
‘akşam kızıllığının odaya kazandırdığı bu beklenmedik görünümün ve çağrıştırabileceklerinin peşine belki de bu yüzden takılıyorum.. bir küçük yolculuk özlemi olmalı bu : yıllar önce, hiçbir gerçek ayrılığı, yalanı ve düş kırıklığını tanımamış, tütünün her türlüsüne alışmamış, iğrenç sarhoşluklarla zorunlu bir eve dönmemiş, genelevlerde hangi duyguların kazanılabileceğini öğrenmemiş ya da yasının zorunlu serüvenine henüz çıkmamışken de tanımıştım bu akşam kızıllığını.. insanların bir ev halinde kimi rollere itiraz etmediği ve bir takım alışkanlıklarla uzun ölümleri kabullenir göründükleri günlerdi; yarınlar hep aynı insanlar, saatler hep aynı saatler içindi.. sezinleyebildiğim, ama bir türlü açıklayamadığım bir terslik vardı işte.. akşam kızıllığının çağrıştırdıkları mı aldatıcıydı o zaman, bir küçücük şefkat adına özlemlediklerim mi.. suskunluklar mı tercih edilmeliydi sonuçta, gerçek savaşımlar mı.. yalnızlığın büyüsü diyorum şimdi kendi kendime, yıllar sonra geriye yanıtlardan çok görüntüler kalabiliyor; zamanın fırtınasında neleri gerçekten kazandığımızı anlamakta güçlük çekiyoruz..’
‘BİR ŞEHRE GİDEMEMEK..’ , MARİO LEVİ , AFA Yayınları, Nisan 1990, 120 sayfa..